ŞEYTANIN ELÇİLERİ
Film Özeti
-ŞEYTANIN ELÇİLERİ- - Ö Z E T - Aslı, Berk ve Tuna isimli 3 sapkın satanistik ayinler yapan arkadaş vardır. Yakında bin yılda 1 denk gelen kutsal yılın kutsal ayının 13 ü yaklaşmaktadır ve bu ayin için pentagramın köşeleri gibi 5 kişi olmak gerekmektedir. 1 kurban ve 4 ayinci… Tuna, parkta oturmakta olan bir arkadaşı olan Ceren’in yanına giderek, tatlı sözleriyle onu kandırarak grubuna çekmeye çalışmaktadır. Zira Ceren, annesini yeni kaybetmiş, üvey babasından cinsel ve fiziksel saldırı gören psikolojisi darmadağın bir kızdır. Ceren, başlarda küçük çaplı ayinlerle başlar. Yavaş yavaş ayinlerin şiddeti ve sapkınlığı artarak duruma alıştırılır. Ayın 13 ü gecesinden önce, Tuna yine yakışıklılığını ve iyi niyetli görünen yalancı konuşma yeteneğini kullanarak bir barda Selin ile tanışır. Selin de ciddi ilişkisinden ayrılmış, psikolojisi kötü durumda biridir. Ve Tuna’nın kendisine iyi niyetli yaklaşımına inanarak o gece samimiyet kurar. Böylece Tuna, biraz sarhoş halde olan Selin’i alıp depodaki ayin yaptıkları yere götürür. Selin, depo kapısının önünde kuşkulanır ve geri dönmek istese de diğerleri de Selin’e saldırıp zor kullanarak depoya götürürler ve pentagrama yatırırlar. Selin’e işkenceler, tecavüzler (kameraya yansımayan) gibi sapkın davranışların ardından onun gövdesinden kafasını, 2 kolunu ve 2 bacağını keserek parçalara ayırırlar. Ayin sonunda hepsinde elektriklenme olur ve bir şeyler yaşarlar. Sonrasında ise bu beden parçalarını siyah poşetlere sararak her biri farklı noktaya götürüp gömer. Fakat bu olay gerçekten işe yaramış; şeytan onları elçileri tayin etmiştir ve özel güçler vermişlerdir. Aslı; kendi arkadaş grubunun haricindeki insanların zihnini okuyabiliyor ve değiştirebiliyordur. Böylece telefonla görüştüğü polislerin zihinlerini etkileyerek cinayetten yırtarlar. Berk; gelecekte yaşanacak acı olayları öncesinde yaşayarak duruma engel olabiliyordur. Böylece Tuna’nın ölümüne dahi engel olmuştur. Tuna; acı çekmiyordur. Avucuna saplanan bardak, vücudundaki bıçakla kesim gibi acılarda az bir miktar akan kan haricinde etki bırakmıyordur. Ceren ise gücünü keşfedemez. Sürekli vicdan azabı çekmektedir ve pişmandır. Bir gün babasının tacizinden kaçıp annesinin mezarı başında ağlar. Göz yaşı damlası sebebiyle Ceren kalkıp eve gittiğinde annesinin mezar toprağında hareketlenme olur. Ceren evdeyken üvey babası Ceren’i yine döver ve ona tecavüz etmeye kalkar. Tam o esnada Ceren’in ölmüş annesi, kirli kefeniyle, çamurlu pis bir halde üvey babanın kolunu tutar ve onu ormana götürüp işkenceler ederek, eğlenerek yavaş yavaş öldürür. Sonrasında ise Ceren’in yanına döner. Ceren tuhaf bir şekilde ondan korkmaz. Hatta ölen annesiyle birlikte uyur o gece. Fakat sabah kalktığında kirli, çamurlu yatak örtüsünden başka bir şey göremez. Evet, Ceren de gücünü bulmuştur. Ölüleri kısa süreliğine de olsa diriltebiliyordur! Ceren, bu gücüyle birlikte, rüyalar aracılığı ile Selin’le iletişim kurar. Selin onun vicdanını hissetmiştir ve Ceren’i kullanarak cinayetinin çözülmesi, diğerlerinin hak ettiği cezayı alması adına onunla rüya boyutunda arkadaşlık kurmuştur. Hatta bir gün Selin’in mezarında, Selin’in annesi görüntüsüyle bir varlık görür Ceren. Kadına sarılır, ağlar. Vicdanı daha çok yumuşar. Böylece Selin’e tam anlamıyla destek olmak ister. Tuna, Ceren’e Selin için fuhuş yapan kötü bir kadındı o yüzden günahkar birini kurban kestik diyerek yalan söylemişti. Selin’den işin aslını öğrenip Selin’in iyi biri olduğuna kanaat getirince de tartışmalı bir şekilde satanist gruptan ayrılır. Selin’in ruhu, rüya aracılığı ile Ceren’e ulaşır. Dünyevi hayata müdahale ettiği için Şeytanın elçilerinin peşinde olduğunu, tek kurtuluşun ise bedeninin sağ sola gömülen parçalarının kendi mezarına getirilmesi olduğunu söyler. Diğer 3 kişinin ormanda gömdüğü yerleri Ceren’e gösterir. Fakat şeytanın elçileri tarafından yakalanarak işkence edilmek üzere götürülünce Ceren kabusundan uyanır. Selin’in dediğini yapar. O gece Selin yeniden bedenlenir. Poşetleri açmıştır ve bütün uzuvları birleşmiştir. İntikam alacaktır. Berk, durugörüşü ile ölüm ve karanlık görmektedir. Bir de 3 element görmektedir. Kendinde toprak, Aslı’da su, Tuna’da ise ateş görmektedir. Fakat hava elementi eksiktir. Ceren, evinde bir ayin yapar. Mumdaki ateşle önce elini yakar. Ardından yanındaki saksıdaki toprağın içine elini sokar. Önündeki leğenin içindeki suya kafasını daldırıp uzun süre nefessiz kalır. Sonrasında ise kafasını çektiğinde derin bir soluk çeker içine. Böylece ateş, toprak, su ile yaptığı ayinler sonunda içine çektiği derin havayla birlikte 4 elementi kendinde toplamıştır. Berk, geleceği görememeye başlar. Aslı ise zihin etkileyemiyordur. Fakat Tuna hala acı hissetmiyordur. Yeniden dirilen Selin, ormanda peşine düştüğü Berk ve Aslı’yı işkencelerle ve korkutularak öldürür. Sıra ise kendisini kandırıp işkencelerle ölüme iten Tuna’dır. Tuna’yı bir toprağın içine felç geçirmiş halde kilitler. Sadece konuşabiliyordur ve Tuna canının acımadığını söyler. Beni öldüreceksin ama hiç canım yanmayacak diyerek alay etmektedir. Selin ise çoktan planı hazırdır. Onu yakacaktır. Her ne kadar canın acımasa da kendi yanmanı izleyeceksin, gözlerin eriyip gidecek, bedenin eriyip gidecek demektedir. Tuna ise çok korkmuş haldedir. Finalde ise Selin, Tuna’yı kendisinin öldürmeyeceğini söyler. Sürpriz bir şekilde Ceren gelir Selin’in yanına. Gülümsüyordur. Selin avucundan yoktan var ettiği ateşi Tuna’nın üzerine atarken gülerek son sözünü söyler. “Korku, en büyük acıdır!”