KURTULUŞ HATTI (Atatürk’ün Nutuk’ta teşekkür ettiği tek sivil olan Hamdi Martonaltı’nın hikayesi.) 1918 yılının sonu.. Birinci Dünya Savaşı’nı sona erdiren anlaşmalar imzalanmış, Osmanlı İmparatorluğu birçok cephede mağlup olmuştur. Kafkas Cephesi’nde posta memuru olarak askerliğini yapan HAMDİ (24), bağlı olduğu birliğe 4 yıldır devam eden savaşın bittiği müjdesini ulaştırmak üzere yola çıkar. Bir dağın eteğinde kurulu birlik, Hamdi’nin “hepinize müjde getirdim” narasıyla heyecanlanır. Hamdi, elindeki telgrafı Kafkas Cephesi Komutanı’na teslim eder. Hususi çadırında Hamdi ile baş başa kalan Komutan için yüzleşme günüdür. Yıllardır Hamdi’nin getirdiği ama sadece kendisinin okuduğu mektupları, çekmecesinden çıkarır. Zarfları Hamdi’ye teslim eder, askerlerin yanına giderler. Komutan, “Size bir müjdem var, büyük harp bitti!” dedikten sonra senelerdir sakladığı haberleri, terhis olacak askerlere okumaya başlar. Mektuplarda saklanan ve komutanın askerlerine kıyamadığı için vermediği bilgiler, askerlerin diğer cephelerde şehit olmuş ağabeyleri ve babaları hakkındaki telgraflardır. Askerler, terhis olacaklarını öğrendikleri gün çok ağır haberleri de almak zorunda kalırlar. Bunlardan biri de bizzat Hamdi’dir: Hamdi’nin babası ve ağabeyi farklı cephelerde şehit olmuştur. Hamdi yıkılır, ne yapacağını bilemez ama diğer askerler gibi yola koyulur, Kafkas Cephesi’nden İstanbul’daki evine yola çıkar. İstanbul’da “askerin terhis olduğu” haberine en çok sevinenlerden biri Hamdi’nin yeğeni ASIM (6)’dır. Henüz bebekken cepheye giden ve yüzünü bile hatırlamadığı babası Mehmet eve dönecektir. Annesi SEHER (26) ve ninesi NAZİFE ANA (50), babası Mehmet’in şehit düştüğünü Asım’dan saklamıştır. Asım’ın getirdiği müjdeyle Seher ve Nazife Ana yıkılır. Asım’a gerçeği nasıl söyleyeceklerdir? Nazife Ana, o güne kadar aklında sakladığı planı Seher’e açma cesaretini bulur: Hamdi ile Seher’i nikahlamak istemektedir. Asım’a amcası Hamdi’yi babası Mehmet Hamdi olarak tanıtacaklardır. Seher, Nazife Ana’nın teklifine şok olur, kabul etmez. Hamdi, Hilal’e (22) deli gibi aşıktır ve Seher’e göre Hamdi geldiği gün ilk Hilal’i soracak, peşine düşecektir. Fakat Hamdi’nin İstanbul’a geldiği gün, Asım’la ilk karşılaştığı an, Seher ve Hamdi için büyük bir imtihana dönüşür. Hamdi, Asım’a babası olarak tanıtılır. Hamdi’nin İstanbul’a geldiği günler, İngiliz ve Fransız askerlerin şehri işgal etmeye hazırlandığı günlerdir. Tanınmış şairlerden Mehmet Akif Bey (46), Anadolu’da yavaş yavaş teşkilatlanan milli direnişin lideri Mustafa Kemal Paşa (ATATÜRK) ile gizlice haberleşmektedir. İşgal gerçekleştiğinde İngilizler’in askeri merkezlerle birlikte çok kritik bir yere el koymaları beklenmektedir: Posta ve Telgraf Müdürlüğü’ne. Akif Bey’e göre askeri dağıtmak, haberleşme ağına el koymak, cinayet için en önemli iki unsurdur. Bu bilgiyi Sirkeci’deki Posta ve Telgraf Müdürü İhsan Bey (52)’le paylaşan Akif Bey, gizli planı anlatır ve yardım ister. Buna göre ne olursa olsun, İngilizler postahaneyi işgal ettiğinde Anadolu ile haberleşmenin kesilmemesi gerekiyordur. İhsan Bey, gizli bir hat, KURTULUŞ HATTI kurmak üzere söz verir. Akif Bey, İhsan Bey ve Mustafa Kemal Paşa, şifreli bir alfabe üzerinden gizli telgraf hattı üzerinden haberleşeceklerdir. Akif Bey, aralarındaki pusulayı ise “Ağızdan girenin hesabı ahirette, ağızdan çıkanın hesabı bu dünyada” sözüyle açıklar ve seçeceği memurlardan planı deşifre eden olursa infaz edileceğini ima eder. Hamdi, aşık olduğu Hilal’in bir Fransız subayıyla birlikte olduğunu öğrendiğinde yıkılmıştır. Hilal’in peşine düşer ve sevdiği kızı kolundan tutup getirmek için Pera’ya gider. Fakat Hilal, Hamdi’ye yüz vermeyecektir. “Savaş bitti ve siz mağlup oldunuz Hamdi” diyerek cepheden yeni dönen Hamdi’nin gururunu kırar. Hamdi, Pera’daki İngiliz işgal askerleri tarafından dövülünce Hilal için beklenmedik bir duygu patlaması yaşanır. Mehmet Akif Bey’in, Fransız subayıyla ilişki kurdurduğu bir istihbarat görevlisi olan Hilal, soluğu Mehmet Akif’in matbaasında alır. Hilal’in isyanını baba şefkatiyle karşılayan Akif Bey, bir daha Hamdi’yle görüşmemesi konusunda ikazda bulunur. Hilal, Fransız subaydan bir bilgi getirmiştir. İstanbul’da İngilizler ve Fransızlar arasında bir rekabet vardır. İngilizler, Selanik’ten yüzlerce subayı, Rum yardım kuruluşu adıyla sivil halde İstanbul’a getirmişlerdir. Yakın zamanda İngiliz İşgal Komiseri büyük bir operasyon başlatacaktır. Akif Bey, operasyonun yerinin ve vaktinin tam zamanında Mustafa Kemal Paşa’ya ulaştırılmasının şart olduğunu söyler. Posta ve Telgraf Müdürü İhsan Bey’in Ankara ile haberleştiğini fark eden İngilizler, İhsan Bey’i ve yanında görevli memur Cemal’i tutuklayıp sorguya çekerler. Aynı gece Hilal’in ilişkide olduğu Fransız subay da Türkler’e bilgi sızdırdığı gerekçesiyle İngilizler tarafından öldürülür, Hilal zindana atılır. Operasyonun Kastamonu’ya yapılacağını öğrenen Hilal, bilgiye hemen Ankara’ya ulaştırmak zorundadır. Fakat bu sırada Mehmet Akif Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın davetiyle Ankara’ya gitmiştir. Çaresiz kalan Hilal, zindandan kaçıp Sirkeci’deki postane binasının sığınağına kurulan gizli telgraf hattına ulaşır. Operasyonun başlamak üzere olduğunu Mustafa Kemal Paşa’ya haber verir. İstanbul’da gururu kırılan ve cepheden zaferle dönmek isteyen Hamdi, tekrar Anadolu’ya geçmenin ve cepheden galip dönmenin yollarını aramaktadır. Yengesi Seher’in, Mehmet Akif Bey’le birlikte gizli bir teşkilatta çalıştığını, Anadolu’ya sevk edilen silahların, Seher’in de içinde olduğu bir grup kadın tarafından Haliç tersanesindeki kayıklara taşındığını öğrenir. Hamdi, silah taşıyan grupla birlikte İstanbul’dan ayrılmaya karar verir. Gideceği yer, İngilizler’in çıkarma yapıp Ankara’ya ulaşacakları Kastamonu’dur. Mehmet Akif Bey, Atatürk’ün emriyle Kastamonu halkını uyandırmak ve direnişe hazırlamak üzere Kastamonu’ya gönderilir. Hamdi ve Mehmet Akif Bey, İngilizler’in Kastamonu çıkarmasında cephede görev alırlar. Direniş başarılı olur, Ankara’daki hareket boğulamaz. Fakat Hamdi, bu çatışmalarda ağır yaralanmıştır. Mehmet Akif Bey, Hilal’e ve Hamdi’nin ailesine haber gönderip onları Kastamonu’ya davet eder. Hilal ile Hamdi’nin sedyede kavuştukları an, ayrıldıkları an olacaktır.