BİR BAŞKA AŞK
Film Özeti
Öykümüz, tarih boyunca asya ve avrupa arasında kavimlerin geçiş köprüsü olan trakya’nın karadeniz kıyısına yakın bir köyü ile kıyıda turistik bir belde olan iğneada’da geçer. Öykümüzün karakterleri de tarihin yol geçen hanı olmuş bu yörede, gelenekleri, yaşam biçimi, eğlence anlayışları ve şiveleriyle ruhları çakırkeyif kişilerdir. Bu köyde mumla aransa lakapsız adam sandalyesiz masa zor bulunur. Çakırkeyif kafalar ampulle değil klarnet sesiyle aydınlanır. Ve çakırkeyif muhabbetlerde bulunan herkes beyninde çalan klarnet sesiyle ve salınarak yatağına gider. Köyün nabzı, zamanında tüm trakya’da efsane olmuş taş köprü ustası kamil usta’nın oğlu kemal, eniştesi ve ortağı bihaber efkan’ın kahvesi ve bakkalında atar. Üniversiteyi uzaktan ve ite-kaka bitirmiş kemal, babasını genellikle eve her gelişinde yediği dayaklardan hatırlar. “baba’nın oğlu” diye anılsa da onu aslında anası halime büyütmüştür. Kemal, babasının kendini emekliye ayırıp yaptığı ama keyfine süremediği bu kahveye nadiren uğrar. Kahvenin en müstesna köşesi kemal’in “babamdan kalan hazine” dediği 180x80’lik rafı dolduran sahaflık kütüphanedir. İki ortağın tek ortak noktaları ise aybaşlarında bir türlü tahsil edemedikleri veresiye defterleri karıştırmak ve kitap düşkünlükleridir. İkisinin alıntı yapmak için az ama öz okuduğu birkaç roman ve şiir kitabı ise not ve post-it’lerle doludur. Sakın yanlış anlaşılmasın. Anasının “avare” dediği kemal’e kimse tembel diyemez. Çünkü yıllardır cep telefonundan küresel gelişmeleri takip eder ve “geleceğin mesleği” diye yeni fikirler üretip çevresine ekmek kapısı açar. Aslında hayatı boyunca “kamil usta” diye çağrılan babasına “baba” adı da kemal sayesinde sonradan takılmış ve sonradan geriye doğru yazılmıştır. İşte bu yüzünden kemal “baba’nın oğlu” olmayı sonuna kadar hak eder. Kemal özellikle turizm sezonunda, babadan kalma köhne skoda ile akşamları iğneada’ya inmeyi pek sever. Kemal’in köyde yürüyen namı çapkınlığıdır. Kaslarını geliştirdiği spor salonu, romanlardan ve şiirlerden ezberlediği diyalog ve dizeler istediği zaman barlarda kadın tavlamak içindir. Genç kızları tavlaması zor olsa da, kemal gardı düşmemiş ve şarap tadında orta yaşlı kadınlara kolayca iğne yapar!.. Kemal pişman olduğu tek şey arnavut parsel ardi’ye verdiği emlakçı olma fikridir. Köyün renkli karakterlerinden imam ibram ise, her geçen gün şerh düşerek genişlettiği ahlaki menkıbelerini ağzı açık dinleyen kahve cemaatini peşine takıp beş vakit camiye götürmeye kalksa da, cami kapısına ancak birkaç ihtiyarla varır. Üç tekerkazım’ın moto-guzzi’ye uyarladığı “fastfood” tezgahı ise her çeşit “ekmek arası” yapar ama “kokoreççi” olarak bilinir. Kazım tezgahı ile sahilde turistlere ve zuladan piizlenenler gecekuşlarına kokoreç mezesi sunar. Adları “gazozcu” olsa da, etrafta koşuşturan cingöz çocukların ne sattığı belli değildir. Ama onların “ne lazımsa buluruz abicim!..” Demeleri boşuna değildir. Köyün en azından son 3-5 yıldır kurulu düzeni bir gün ardi’nin annesi suzana ve güzeller güzeli kızkardeşi almira’nın köye gelmesi ile bozulur. Ana-kızın köye ilk gelip eve doğru geçişleri, kahvenin önünde oturan herkesin başlarıyla “pan” gözleriyle “zoom” yapılarak izlenir. Bihaber erkan, şom ağızlardan çıkan bazı kelimeleri esnaf ağzıyla “ayıp oluyor beyler” diyerek azarlar. Ardi ailesini pek de hoş karşılamaz. Suzana, ardi’nin “neden geldiniz?” Sorusunu, “almira’yı getirdim. Yoksa ya babası onu, ya da kız babasını öldürecekti” der. Babasının kendisini ve almira’yı çok dövdüğünü iyi bilen ardi bu cevaba çok şaşırır. Annesi durumu anlatır. Cevval bir kız olan almira, ziraat fakültesini bitirdikten sonra uzun zaman iş bulamamış, sonunda babasının bulduğu bir işe girmiştir. Fakat daha ikinci gün patronun tacizine uğrayınca, okulda erkek arkadaşların üzerinde ilk denemelerini yaptığıgibi, adamın üstüne atlayıp, resmen patronun saçını başını yolmuştur. Gelecek aylarda almira girdiği iki işte de patronunu döver ama evde babasından dayak yemeyi sürdürür. Babası sonunda ona bir damat adayı bulup evlendirmeyi planlar. Fakat damat adayı da gerdek gecesini öne çekmeye çalışıncaaynı akibete uğrar. Bu olay almira’nın babasıyla ilişkisini de değiştirir. Bu film aslında anasının “ana kuzusu” , köylüsünün “maço erkek” yakıştırması arasında sarkastik bir yaşam süren kemal ile, sinirlenme hakkını rahatça kullanan hırçın almira’nın karşılaşmasının öyküdür. Yan karakterler ve çevre onları zaman zaman birbirine karşı kışkırtsa veya bir araya getirmeye çalışsa da bu onların geçmiş tarihidir. Aslolan ikisinin kendilerine özgü ara patikalar keşfedip birbirlerini tanımaları ve birbirlerini iyileştirmeleridir. Biraz patırtılı ve gürültülü bir itişme öyküsü olsa da bu onların birbirini tanıma öyküsüdür. Çünkü sonuçta bu bir romantik komedidir