Melisa bir kafede garsonluk yapan hayat dolu bir kadındır. 2 yıldır mücadele ettiği hastalığına artık yenik düşmüştür. Doktoru ona beş aylık ömrü kaldığını söylediğinde Melisa’nın ilk sorusu “genelde üç değil midir o?” olmuştur. Durumla barışıktır artık. “İki yıl yine iyi mücadele ettim, yaşayacağım kadar yaşadım” diye düşünmektedir. 27 koca yıl. Tek bir sorunu vardır Melisa’nın. Ölmeden önce çözmesi gereken küçücük bir sorun… 6 yaşında bir canavar. Oğlu Can… 6 yaşında olmasına rağmen dünyanın en kıskanç erkeğidir Can. Birlikte ‘Melisa ve Can Gezegen’inde yaşamaktadırlar. Bir başkasının bu gezegene girişi yasaktır. Melisa’nın derdi ölmek değildir. Tek derdi o gidince Can’a ne olacağıdır. Melisa bu zamana dek hayatında Can’dan başkasına asla yer vermemiştir. Ancak karşısına çıkan bir adam, bütün dengeleri alt üst edecektir. Fırat Fırtına… Türkiye’nin en büyük bisiklet şirketlerinden Fırtına Bisiklet’in CEO’su. Yakışıklı, cool, azıcık da ukala bir adamdır. Çocukları pek sevmez. Can da zaten ilk görüşte nefret eder ondan. Ancak Fırat karşılarına çıkmaya devam eder. Kader, tesadüf ya da başka bir şey... Ne derseniz deyin, üçünün bir araya gelmesi gerekmektedir. Melisa ve Fırat birbirine aşık olmaya başlarken Fırat ve Can arasında da bir aşk-nefret ilişkisi çoktan başlamıştır. Melisa ilk başta “ölmeden önce bir bu eksikti” diye düşünse de kendisini hayatın akışına bırakmaya karar verir. Yaşamaya bakar… Can’la ve Fırat’la doya doya yaşar kalan günlerini. Ama günleri azaldıkça endişesi de artmaya başlar. Artık sakladığı sırlar büyük bir yük haline gelmeye başlamıştır. Evet… Ölmek üzere olması sakladığı tek sır değildir Melisa’nın. Daha can yakan bir sırrı daha gün yüzüne çıkmak üzeredir…