HANÇER Doğu, kırklı yaşlarda, kariyerli bir korku romanı yazarıdır. Yazdığı romanlar sayesinde ciddi bir başarı ve bu başarıyla doğru orantılı olarak da büyük bir servet kazanmıştır. Fakat düzensiz hayatı, alkol ve kumara olan düşkünlüğü onu tahmin edemeyeceği hızda bir çöküşe sürüklemiştir. Doğu’nun bu düzensiz hayatı karısı Vildan’dan ayrılma sebebi olmuştur. Doğu yaşadıkları evi Vildan’a bırakarak, eşyalı eski bir daire tutup, oraya taşınmıştır. Oğulları Oğuz, annesi Vildan’la yaşamaktadır. Vildan, her ne kadar boşanmış olsalar da hala Doğu’yla ilgilenmekte, oğluyla vakit geçirmesi için onu sürekli teşvik etmektedir. Doğu artık kirasını bile ödeyemeyecek durumdadır. Yirmi yıllık menajeri Görkem sayesinde almış olduğu üçleme romanın ikisini yazmış fakat son romanı bir türlü kafasını toplayıp yazamamakta, romanları teslim edemediği için ödemesini de alamamaktadır. Üstüne üslük romanları teslim etmesi için bir haftalık bir süresi kalmıştır eğer teslim edemezse yüklüde bir tazminat ödeyecektir. Kısa bir süre sonra Doğu evin içinden ürkütücü fısıltılar duymakta, yine birbirinden korkunç kabuslar ve sanrılar görmektedir. Bütün bu fısıltı, kâbus ve sanrılar evin baca girişini işaret etmektedir. Yine bir gece yarısı ürkünç bir kabusla uykusundan uyanan Doğu, soluğu evin salonundaki baca deliğinin önünde alır. Deliğin kapağını açan Doğu, eski fakat değerli olduğu belli olan bir hançer bulur. Her zamanki yerine oturup hançeri incelemeye başlar. Kısa bir süre sonra zihninde bir ferahlık hisseder ve bilgisayarını açar. Haftalardır tek bir satır yazamadığı romanı o gece sabaha kadar bitirir. Hançeri salonda bırakıp mutlu bir şekilde yatağına yatan Doğu sabah gözünü açınca hançerin hemen yanındaki sehpanın üzerinde durduğunu görür. Bu saat itibariyle Doğu’nun hayatı kabusa dönmüştür. Sürekli akıllara durgunluk verecek boyuttaki doğaüstü durumlarla boğuşan Doğu hançeri aldığı andan itibaren kendini büyük bir lanetin içine soktuğunun artık farkındadır.